31 Aralık 2004 Cuma

yılbaşı 3

Yaşa!

Evden internet bağlantım sonunda sorunsuz... En azından şimdilik. İnternetten süper şarkılar indirdim ve akşamki parti için bir CD yaptım. Keyfime diyecek yok.

Birazdan bebeğimin hazırlığı bitecek ve dışarı çıkacağız. Bu arada Migros süper kazık attı. 17:00 sularında her kasada (Beşiktaş - Evlendirme Dairesi'nin altındaki) deli gibi sıra varken kredi kartları çalışmıyordu! YTL dalgası yüzünden haftalardır "yılbaşı gecesi nakit taşıyın" tantanasından nasıl faydalanacaklarını çok iyi biliyorlardı, zira kredi kartı çalışmayan herkes paşa paşa nakitle yaptı ödemesini, including me.

Yeni yıl sakinlik ve açık bir içgörü getirsin hepimize. Olaylar karşısında soğukkanlı olabilelim ve mutlu olmanın bir şans değil bir tercih olduğunu çevremizdeki herkese öğretelim.

settara elma

Doğumgünüm için alışveriş listemi yukarıdaki linke tıklayıp görebilir, seçiminizi yapıp beni sevindirebilirsiniz.

Vazgeçtim sildim linki.

yılbaşı 2

Şimdi aldığımız bir habere göre bugün tüm gün çalışacağımızı öğrendik.

Çok üzücü...

30 Aralık 2004 Perşembe

Şeyler

Atatürk Havalimanı

Özlem geldi.

10 gün içinde ikinci defa dış hatlara yolcu karşılamaya gitmek eğlenceliydi. Yolcu karşılamayı seviyorum. Özlem çok mutlu döndü. Gülümseyişini görünce müthiş hissettim. Şekoş da en az benim kadar sevindi Özlem'in gelişine. Evde yaptıklarını görülmeye değerdi biz kapıdan girince.

Sabah trafik inanılmaz bir şekilde iyiydi. Özlem'den eve 30dk'de geldim. Evde Özlem'in getirdiği Spirited Away DVD'sini izledim biraz. Bir de gazete alıp okudum. Sonra çıkıp ajansa geldim. Kendimi düne göre çok daha iyi hissediyorum. Bir gün önceki ajans yılbaşı partisinin aşrı alkol tüketimi sebepli etkileri dünün oldukça zor bir gün olmasına sebep oldu.

Yarın yılbaşı ve bizim nerede olacağımız hâlâ belli değil. Bakalım bu sene nasıl bir gece bekliyor bizi.

28 Aralık 2004 Salı

yılbaşı

Bugün ajansın yılbaşı partisi var. Private Room diye bir yerde. Annemin yeni hediye ettiği gömleği giydim. Fena olmadı. Yeni bir şey giymek güzel.

Dün işte fenaydım. Demotivasyon prensi Settar idim. Bugün normale döndüm. Belki de Özlem haklı, benim de periyotlarım var.

Yoğun bir hafta olacak. Her gün iş ve her akşam -işten çıkılabilirse- planlar... Yılbaşında da Onur diye birinde olacakmışız galiba. Bakalım nasıl sonuçlanacak bu iş.

24 Aralık 2004 Cuma

bilkent

Ankara'dayım. Güzel bir yolculuk oldu. İlk 1 saati kitap okuyup, sonra da derin bir uyku uyudum. O kadar derin ki, 6:30'da geldikten sonra tekrar uyumadım.

Ablamın evindeyim ve burada olmayı çok seviyorum. Dharma yine ishal olmuş ve klinikteymiş ne yazık ki. O da olsaydı tam olacaktı.

Erkut gugıl'da arama yaparken günlüğümü görmüş buradaki ve onunla ilgili alıntımı okumuşlar Ali'yle. Ali çok komik bir herif ya. Önümüzdeki hafta Ali'nin bana verdiği taslağı okumaya karar verdim. Başka türlü vakit ayıramayacağım yoksa.

Kuzen Didem geldi şimdi. Onunla muhabbet etmek için bilgisayarın başından kalkıyorum.

17 Aralık 2004 Cuma

kaşıntı

Cuma gününü bitirmekteyim. Krizler ne oldu diye yazayım diye düşününce aklıma geldiler ancak. Birisi halloldu gibi. Diğeri hallolmadı ama n'apalım? Selavi.

Emrah dün gece sabaha kadar çalıştığı için evine uyumaya gitti ve RD partisi biletini bana verdi. Özlem de geliyor yani! Yaşaaa!

24'ünde izin kullanıp kullanamayacağım belli olmadı hâlâ ve bu durum can sıkıcı oldukça. Otobüste yerimi ayırtıp Şekoş'un yalnız kalmaması için planımı halletmek istiyorum bir an önce.

Eve gidip duş alacağım şimdi. Berberin suratıma sürdüğü lavanta kokularından arınsam iyi olacak.

Bir de burbon koyarım kendime duş sonrasında... Mmm, hiç fena olmaz.

Herkese iyi haftasonları!

stres

Dertli başım.

Artık gerçek bir krizim var diyebilirim. Bir değil iki diyelim biz yine.

Haiku yazmaya karar verdim.

tıraş

Saçlarımı kestirmeye gittim, ancak kıyamadım onlara. Sadece kırıklarını aldırıp 'şöyle bir' düzelttirdim. Bir de güzel sakal tıraşı. Çifte uygulamalı... Parıl parıl parlıyorum şimdi. Efendi oldum, cici oldum.

Karnım ağrıyor. Dünkü yemeklerden olabilir. Bol baharat...

Krize giden işlerim vardı ya, "her zaman daha büyük bir kriz vardır kapıda bekleyen" diye özlü bir söz olsaydı ona gönderme yapmamı gerektirecek şekilde önemlerini yitiriverdiler birden bire! Hayırlısı.

Selçuk ne severdi? Mantar dışında her şeyi severek yerdi. Aslında ona güzel bir biftek falan pişirmek lazım. Yanında da DLC Öküzgözü açarız bir şişe... Türkiye'de de uygun fiyatlı güzel şarapların olabileceğine inanır belki o zaman. Annemin yapıp derin dondurucuda saklanarak istenildiğinde tüketilmek üzere gönderdiği ürünlerden de bir seçki olabilir ki Selçuk annemin yemeklerine bayılır. Bakalım nasıl olacak işler?

not

Komik bir gün...

Garip bir şekilde hevesli ve heyecanlıyım. Hafta sonu öncesi neşesi mi acaba? Halbuki işlerimden 2'si ciddi krize gidiyor. Az önce efsane bir laf işittim müşterimden. Bir ilanla ilgili yorum: "At şeyine kelebek konmuş gibi olmuş!"... Şahane bir şey değil mi? Ben eğleniyorum ama.

Ablamı özledim, sevgilimi özledim, Şekoş'u özledim, annemleri özledim.

Bir de bilgisayar sahibi olmayı özledim.

Şimdi gideyim de şu XXX işini dijital prova için matbaaya göndermeden önce aklımı kurcalayan küçük bir ayrıntıyı müşteriye sorayım. Onun gözünden kaçmış olma ihtimali olan detaylar bizim gözümüzden kaçmamalı.

günaydın

House of flying daggers çok kötü bir film. Seyretmeyin, harcamayın vaktinizi.

Batuhan'la buluştuk dün. İş görüşmeleri yapıyor. İyi görünüyordu. Eğlendik ufak çaplı. Özlemişiz birbirimizi. Haftasonu olsaydı sabaha kadar konuşurduk muhtemelen. Batuhan'la bir araya gelince yeniden çocukmuşuz gibi oluyor. Konuşacak şeyler hiç bitmiyor. Üstelik başka bir dünyaya ait gibi olan konular hakkında. Gerçek hayattan da çok şeyden konuşuluyor ve fakat muhabbetin koptuğu nokta, konuşulan şeylerin akla hayale gelmeyecek başlıklardan olmasıyla vuku buluyor.

Dün gece rüyamda hamileydim. Özlem'le çok seviniyorduk. "Göbek sanmıştım oysaki ben onu!" diye bir şey söylüyordum. Düşünün artık gerçek hayatta nasıl bir göbeğe sahip olduğumu... Sonra kullandığım otomobil takla attı rüyamda. Çocuk için iyi değil...

Bugün cuma. Bu akşam Reklamcılar Derneği'nin partisine gidiyorum Venü'de. Çok kalmayıp Özlem'le buluşmak ama amacım. Ajans çok fazla 'cesaretlendirdi' bizi bu partiye katılmamız için, hayır diyemedim.

16 Aralık 2004 Perşembe

295 297'yle buluşuyor

Mert geldi dün akşam. Doğaç diye sempatik bir arkadaşıyla. Askerlik muhabbeti yaptık bol bol. Sonra bir film izlemeye kalktık ama uykumuz geldi.

Annemle konuştuk. Küsmemiş tabii ki bana. Yarım elma gönül alma yaptık.

Bileğim iyi değil. Adını bilmediğim şeyi sardım. Flaster olabilir. Koltuk değneklerini de aradım ama bulamadım. Ablam dedi ki; evde çok eşya varmış gibi bir şeyler kaybetmem komikmiş. Gerçekten de ilginç. Kesme tahtalarını bulamadım pazar günü de. Yer yarıldı içine girdi sanki. Sezgi'ye soracağım. Nereye soktu kim bilir...

Çok yavaş hissediyorum bugün. Lack of motivation. Zeynep kıl olacak kesin.

Bu akşam Batuhan gelecek sanırım. Bende kalmak üzere geliyor gibi. Ama akşam Özlem'de kalmak istiyorum ben. Belki evde takılıp birlikte karşıya geçeriz sonra. Arayıp soracağım birazdan.

Çok fazla yemek yiyorum. 72kg oldum. Hoşlanmıyorum bu durumdan ama iştahımı kontrol altına almak istediğime de emin değilim.

Böyle bir şeyler işte...

bozuk dvd'ler

Cemil'den aldığım dvd'lerden bozuk çıkanlar: Spirited Away, Kötü Eğitim.

15 Aralık 2004 Çarşamba

özet

Dün basketbol çok iyi geçti. Yorgunluktan gebermedim. Sakatlanmadım. Fenalık geçirmedim. Üstelik eve geldiğimde kendimi harikulade hissettim. Koydum "the Day After Tomorrow"u, ısıttım içli köftelerimi, oturdum tv'nin başına. Tabii öncesinde şınav, mekik, cassis, duş... Film çok güzeldi. Özlem dışardaydı dün gece. Filmin de etkisiyle "şimdi eve dönüyorum" mesajından 30dk sonra niye hâlâ eve gitmedi diye paniğe kapılıp telefona sarıldım.

Bu arada dünkü basketbolun süper bir tarafı: dün geceden şu ana kadar (12:30 olmuş) hiç sigara içmedim daha. Ben maçtayken G-mall sinemasındaki "Büyü" filminin (korku/trash) galasında yangın çıkmış. Ben de annemi arayıp "don't worry" demek istedim, ama anlaşıldı ki anneciğim geçen gün faturam kabarıyo diye telefonumu kapatmama bozulmuş ve benimle konuşmama kararı almış.

Dün aldığım diğer DVD'ler: Spirited Away, House of flying daggers, Bad Education, 21 Grams

Hayatımda şöyle bir ilginçlik var; güzel bir şey oluyor mesela. O şeyin gerçek etkisinden daha fazla bir mutluluk yaratıyor bende. Nasıl anlatayım?... Mesela tüm faturalarımı otomatik ödemeye aldım ya, bugün hâlâ içimden kendimi kıkır kıkır sevinir buluyorum bu yüzden. İnternet bankacılığı da öyle sevindiriyor beni. Ama şu sıralarda en çok otomatik ödeme ve World Card başvurum. Hayatımda ilk defa babam ve nüfuzu olmadan kredi kartı alıyorum. Çok keyifli!

Maçta sakatlanmadım dedim ama sağ ayak bileğim "fazla" yoruldu galiba.

Bu arada http://www.biletix.com/f1/msobilet.html adresinden F1 İstanbul GP'sinin biletlerini alabilirsiniz. Ana tribündeki en ucuz yeri almayı düşünüyorum ama çok az yer var orada ve kesin hemen biter. Üstelik çok da pahalı. Ne yapacağız yahu? Bir araya gelip planlama yapmak lazım Süheyl, Özden, Batuhan ve bilimum F1'cilerle; nasıl edeceğiz bu işleri diye.

Dün gece çamaşır makinem sıkmaya geçince dvd'yi durdurup makinenin başına gittim, oturdum. Olağanüstü bir görüntüydü. Dakikada tam bin devir! Önce, içerdeki çamaşırlar seçilirken daha, vodı vodı hızlanmaya başlıyor dönmesi. İçerde sarı nevresimlerim olduğu için ağırlıklı sarı görünüyor ve arada bir iki başka renk daha... Daha koyu renkler; çoraplar, koyu çamaşırlar. Sonra vodı vodı dönme yavaş yavaş hızlanıyor. Önce vıdı vıdı, sonra vidividividi'ye geçiyor. Son hızdayken renkler resmen birbirine karışıyor. Makineden çok az ama çılgın bir ses geliyor. Bin devirde dönerken kazan, makinenin üzerindeki şeyler titriyor. Ben hipnotize olmuş seyrediyorum. Sonra yavaşlıyor yeniden. Duruyor, bir sağa bir sola döndürüyor çamaşırları normal yıkama hızında. Etkileyici. Sonra gidip dvd'ye kaldığı yerden devam ettim.

13 Aralık 2004 Pazartesi

bir pazartesi akşamı böyle olmalıydı

Yine kalakaldım ajansta. Saçma bir iş yüzünden. Yarına kalsa asla yetişmeyeceği için bu geceden yapılması gerekiyor mutlaka ve işin doğru yapıldığını garanti edebilmek için ben de burada kalıyorum.

Burada yemek yemekten nefret ediyorum.

teknik gelişmeler

Kardeşim sağolsun, bu sayfada bazı güzellikler yaptım. Kendisinin kodlarını aynen kullandığımı görünce bana kızmayacağı için teşekkürler. ;)

kıl durumlar

Su faturamı zamanında yatıramadım. Eve taşındığımda önceki kiracının birikmiş olan astronomik borcundan dolayı sular kesikti ve açtırmam hiç de kolay olmamıştı. Paçalarım tutuştu ve faturayı ödemeden önce bir sonraki faturalarda benzer şapşallıklar yapmıyayım diye tutup tüm faturalarımı otomatik ödemeye aldım. Bu sefer de bir arkadaşım dedi ki, otomatik ödemelerde fatura işleme girer girmez ödeniyor, son ödeme tarihine 2-3 hafta olsa bile... Bu sefer de bu bozdu moralimi. Aman neyse. Yarın öderim hallolur inşallah.

İşler fena bugün. Bundan sonraki 3-4 ay da kabus gibi geçeceğe benziyor :]

Evde hâlâ bir bilgisayarım yok...

10 Aralık 2004 Cuma

iyi gidiyor

Tehlikeli bir şey yapıyorum. Tüm uğursuzluk riskine rağmen işlerimi bitirdiğimi ve az sonra çıkacağımı buraya yazıyorum. Birazdan gideceğim evime. Acaba son anda bir 'çok acil' iş gelir mi?

a.ş.b.c.

Cuma akşamına doğru yaklaşıyoruz. Birazdan tüm acil ve kriz işler için son tarih sınırına gelinmiş olunacak ve panik içerisinde koşturmaca başlayacak. Seviyorum bu adrenalini.

Bu hafta sonu Malatya'ya gitmek istiyordum ama yarın Ataköy'e gitmem gerektiği için bu seyahati iptal ediyorum. Selçuk bu pazar mı geliyordu yoksa bir sonraki pazar mı acaba?

Akşam ne yapsak?

dünün ardından

Nispeten güzel bir sabah. Planlanandan geç kalkmanın doğal sonucu olarak alınamamış duş sebebiyle yağlı kalan dağınık saçlara uygun paspal bir giyim. Sonra casusluk için rakip bankaya gidip bir ürün hakkında müşteri temsilcisinden bilgi almak. İşleri güzelce planlamak ama planı uygulamak için ihtiyaç duyulan kişilerin henüz teşrif etmemiş olmaları.

Bu arada kenarları alınmış ekmeğe, kaşarlı ve jambonlu tost yedim. Bir çay ve bir de espresso içtim. İki tane de sigara.

9 Aralık 2004 Perşembe

film sahnesi

Komik bir an oldu. Ajansta sadece üç kişi çalışıyoruz bu saatte. Boş bir masanın üzerinde bulduğum klasik müzik CD'sini (piano-bach, mach) dinleyip klavyede tıkır tıkır bir şeyler yazıyordum. O sırada dahi bir sanatçı olan Erkut (Erkut Terliksiz) yanımdan geçti ve akıllı bıdık diye dalga geçti. O anda, gece geç saatte klasik müzik dinleyip bilgisayarında fıtı fıtı bir şeyler yazan gizemli tribal adamın oynadığı bir Hollywood filmi sahnesi gibi olmuştum ve bunu konuşup güldük biraz.

Şunu söylemek geldi içimden şimdi; ne kadar yalnızız bu dünyada. Ne kadar mutsuzuz. Ne kadar acınaklıyız. Hüzünlendiğimden değil de, öylesine saptama gibi geldi birden aklıma. Herkes bu gerçekleri bilse ve kendi mutsuzluğuyla yüzleşse birbirimizi daha az incittiğimiz bir yer olur belki buralar. Empati virüsü kapmış gibi konuşuyorum. Empati virüsü için Code 46 isimli hoş filmi izleyiniz.

Kendi kendime kalıp yazmaya başlamamın zamanı geldi gibi hissediyorum. Yine bu CD'yi dinliyeyim yazarken de en iyisi. Baksanıza; nasıl filozofik duygu adamı havasına girdim hemen!

Bugün kötü bir gün oldu.

yorgun sabah

Baş ağrısı ile kalktım. Salı günü oynanan basketbolun acısı bugün çıkıyor kas liflerimden. Öğleden sonra ajans dışında olacağım. Hatta Beylikdüzü'nde olacağım. Akşamüstü oradan dönmek uzun sürebilir. Bu akşam erken yatsam, uyusam... Geceleri uyanık kalmak için öyle çok sebep var ki. Sabahları üzülüyorum ama uykumu alamadığımda. Aslında ortalama beş saatlik bir uykunun yetebileceğini düşünüyorum. İş, buna bedenimi inandırmakta.

8 Aralık 2004 Çarşamba

Basketbol

Dün akşam Murat ve onun bir kaç arkadaşıyla Maslak civarında Enka'nın tesislerinde 21:00 ve 22:00 arası bir maç yaptık. Pestilim çıktı. Şu anda yavaş yavaş yorgun kaslarım sızlamaya, yer yer ağrımaya başladı. Eve gidip kendimi yatağa atmak isteğiyle yanıp tutuşuyorum. Öte yandan maçta çılgın gibi yorulmam-ız-a rağmen yenilmiş olmamız da üzücüydü. E uzundu adamlar. Kondisyonumuz artınca hadlerini bildiririz.

Bugün büyük bir alışveriş yapacağım. Tek kalemde yüklü miktarda nakit çıkacak elimden. Bir taneme bir hediye alıyorum. Sürpriz olacak, o yüzden burada okuyup da kendisine yetiştirme imkânı olanlar ketum tutumlarını korumayı bilsinler.

7 Aralık 2004 Salı

öğlen

Az yediğim ıspanaklı kiş öyle lezzetliydi ki... Keşke bu kadar minyon bir dilim olmasaydı diye geçirdim içimden ister istemez. Öyle yemeği için ufaktı ama şişkolaşmamak planının bir parçası da gece çok yendiğinde, takip eden gün kendimize işkence etmemiz gerekir felsefesidir.

Şimdi espresso ve sigara keyfi.

yağmur

GandyPhoebus'un uyarısı üzerine daha ikinci günümde sayfanın genel biçemini değiştirmeye karar verdim. Siyah arkaplanda yazıları okumanın zorluğu konusunda kendisine yıllar önce attığım bir nutku hatırlatarak kolayca ikna etti beni.

Bu sabah çok yağışlıydı İstanbul. Üsküdar'dan Beşiktaş'a karayolundan geçeceğimden kelli, 06:40'da kalktım bugün. Evde kaldığım günler 08:30 sularında kalktığımı hesaba katarsak şöyle Kalifornia yörelerinden bir "Wow!" nidası patlatmak geliyor insanın içinden.

6 Aralık 2004 Pazartesi

başla

Canım sıkıldıkça yazacağım bir yer daha... Yepyeni bir not defteri.