Çocukken ve ilk gençliğimde, artık hangi kitaptan ya da filmden etkilendiysem hatırlamıyorum, dünyada iki yeri görmek benim için çok önemliydi. Bu yerlerden birincisi Marakeş, ikincisi de Prag'dı. Marakeş'i Alfred Hitchcock'un muhteşem filmi "the Man Who New Too Much - Çok Şey Bilen Adam" yüzünden görmek istiyordum, şimdi hatırladım. Filmin Marakeş'te geçen bölümünden çok etkilenmiştim.
1999 yazında finaller bitmiş ve ben Malatya'ya ailemin yanına dönmüştüm. İşlerde babama yardım ettiğim zamanlardı. Tabii fiziksel olarak 22 yaşında, kafa olarak 13 yaşında bir oğul ne kadar yardımcı olabilirse o kadar yardım edebiliyordum. Babamın evrakları arasında gördüğüm, onun muhtemelen önemsemediği, benimse gözlerimi ışıldatan bir dosya o yaz hayallerimin kenti Prag'ı görebilmemi sağlayan şeydi.
Magneti Marelli madeni yağlarının yetkili satıcılar (bayii yerine böyle deniyor artık) toplantısı Prag'da yapılıyordu ve bizim şirketi temsilen de ben katıldım bu toplantıya. Gezi çok kötüydü. Birlikte gittiğim grup özellikle o yıllardaki kafa yapıma hiç uymayan bir gruptu, vaktimin çoğunda yalnızdım, bir de üstüne üstlük çok yüksek ateşli bir grip geçirdim seyahatim sırasında. Ateşim yükseldiğinde burnum anlamsızca hassaslaşır ve her bir minik koku detayı beynimin içine gelip yapışır adeta. Prag'a dair hatırladığım en önemli şey de kentin küflü kokusudur bu yüzden.
Yıl 2006. Pazartesi günü yine bir yetkili satıcılar toplantısına katılmak için Prag'a gidiyorum. Sanki yarım kalmış bir işim varmış bu kentle, onu bitirecekmişim gibi hissediyorum. Prag beni tekrar çağırıyor. 7 yıl önceki seyahatimde Özden'in SLR fotoğraf makinesini almıştım yanıma. Bu sefer kendi makinemle nasıl fotoğrafla çekeceğim bakalım.
Bu arada Malatya'da geçirdiğim 1,5 gün de tam anlamıyla hayal gibi geçti. Yoğun bir duygu, hatıra ve iletişim yumağı yüksek oranda sıkıştırılmış şekilde bünyeme zerkedildi. Çocukluğumun geçtiği arka bahçemiz, büyüdüğüm oda, yıllardır görmediğim amcalar, teyzeler... Haziran'da daha sakin bir ortamda tekrar gitmek istiyorum Malatya'ya. Aygül de benimle birlikte gelecek inşallah. Bahçemizin, hayatımın ilk cennetinin o eşsiz meyvelerini dalından yeme şansımız da olur böylece.
Bir de küçük not: Başsağlığı dileyen tüm arkadaşlarıma tekrar teşekkür ederim.
yazini okuyunca malatya'daki muzik cd'leri ile dolu odan, kitapliginiz, mutfak, arka bahce, kedin ve daha bircok sey aklimdan gecti birden. zaman ne kadar da hizli geciyor! prag fotograflarini sabirsizlikla bekliyorum.
YanıtlaSilcanımcım iyi yolculuklar. tadına doy doyabildiğince 8)
YanıtlaSil