14 Temmuz 2005 Perşembe

bloglama üzerine

Sevgili kardeşim Selçuk'un işbu linkten ulaşıp okuyabileceğiniz yazısını görünce aklıma takıldı bu konu.

Selçuk yazısının girişinde blogunu bir kişisel şikayet ortamı olarak kullanmaktan özellikle kaçındığını belirtiyor ve içinde bulunduğu ruh haline dair bir tespitte bulunurken bunu yapıyor olmaktan da büyük rahatsızlık duyduğunu söylüyor.

O zaman ilk aklıma geldiği şekilde blogları iki tipe ayırıyorum hemen: 1- Faideli bilgiler verme mekanları, 2- Günlük niyetine kullanılanlar.

Selçuk'un 1 no'lu yöntemi, benimse 2 no'lu yöntemi kullandığımı söyleyebiliriz sanıyorum. Böylece 2 bloglama yöntemini tespit ettikten ve hafifçe tanımladıktan sonra şimdi de kısaca Viki ve Settar incelemesi yapalım.

Settar 2 no'lu yöntemle blogunu adeta bir günlük gibi kullanarak tamamen keyfinin doğrultusunda girişler yaparken kimi zaman çok da iyi olmayan ruh halini gizemli okuyucusuyla paylaşmaktan çekinmemekte. Aslında bu paylaşımı umursuyor olmaktan ziyade, bu tip ortamlarda "kötüyüm" dedikten sonra bir okuyucunun gelip de kendisini iyileştirmeyeceğine olan sarsılmaz inancının ilk yerleştiği günden sonra benzer keyifsiz ruh hallerine girdiğini blogundan duyurmaktaki asıl amacı, sadece ve sadece içini dökmek oldu.

Viki'yse tam tersi, sadece keyifli olduğunda ve kendini gerçekten çok iyi hissettiğinde giriş yapmakta bloga; zira onun bloglamadaki amacı mutluluğunu ve neşesini paylaşmak.

Anafikri olmayan bu serbest çağrışım yazının sonunda bir de şuna değineyim: Fi tarihindeki bir yazımda bir karar almış ve artık uzun cümleler kurmayacağımı söylemişim. Bu yazının beşinci paragrafına bakınca kendi kendime ne diyeceğimi şaşırdım açıkçası.

1 yorum:

  1. Paylaştığınız şahane adresler ve olaylar/ürünleri de unutmamak gerek.
    "Bloglamak" şahane fiil olmuş bu arada, "yumurtlamak" gibi... :)

    YanıtlaSil