Onbir ayın sultanı geldi ve darmadağın etti beni. Neşeli neşeli tutarım orucumu, nasıl olsa artık sigara da içmediğim için hiç zorlanmam lay lay lom hoppala rım rım diyerek başladığım gün, kan şekerimin düşmesi sonucunda önce krizlerimi yönetememeye başlamam, sonrasında da gözümün önünde cereyan etmekte olan olayların giderek flulaşması ve başımın tatlı tatlı dönmesi biçiminde hayaletimsi bir şekilde devam etti. (kısa cümleler mi demiştim?)
Sonrasında iftarı falan unuttum tabii. Bir arkadaşım gelip bir şeyler yemem için ısrar etti. Tek kişilik ve sıcak suya atılarak yapılan hazır çorbalardan "kremalı mantar" modelini ikram etti, ben de afiyetle içtim. Muhasebeden 3 kız ve Burak kalmıştı ajansta iftar yapan. Küçük bir sofra kurmuşlardı ama hiç dadanmayayım dedim ve pastırmalara, köftelere içim giderek baktım ve kalkıp çaya verdim kendimi.
Şimdi azıcık daha iyiyim. Hâlâ ajanstayım, acil bir kampanyanın ilanları için stok görsel araştırıyorum. Beyinler tam sulanma vaziyetinde iğrenç espriler yapıp gevşek gevşek takılıyorum. Azıcık da başımın ağrıdığını farkettim.
Sorun şu; epeyce bir süre bloglamaya devam edecek olursam ve bir gün bir ya da iki yıl önce yazdığım girişin aynısını yazdığımı farkedecek olursam bu beni ne kadar üzer? Gelecek sene ramazan ayının ilk orucunu tutmaya kalktığımda bu yukarıda yazdığımın aynısını yazacağımı şimdiden görür gibi oldum da... Neyse ki onun da altına böyle ek bir paragraf koyup azıcık felsefe yapar durumu kendi içinde farklı kılarım. Acaba?
ııım... bol geçmiş olsun dileklerimin ardından şunu ekleme ihtiyacı duyuyorum:
YanıtlaSildaha dün hazır çorbaların -özellikle kremalı mantar ve kremalı tavuğun- çorba olarak içimi dışında nasıl harikulade bir pilav veya makarna sosu olduğundan söz ediyordum ki hazır çorba yapımıyla ilgili bir belgesel bulup da izlemiş bir arkadaşın feryadının ardından hazır çorbayla ilgili tüm geçmişimi ve geleceğimi gözden geçirme kararı aldım 89
arkadaşın anlattığına göre hazır çorbalar normal çorba yapılıp da henüz kaynar durumdayken fısfıs benzeri aletlerin içine doldurulup buz gibi duvarımsı bir yüzeye fırlatıldığını ve sıcaklık farkından dolayı yüzeye çarpan çorbanın kalıplar halinde patır patır yere dökülmesiyle elde ediliyormuş... eh yani... başında bir "hazır" kavramı var neticede, daha ne bekliyordum ki, diye aklımdan geçirsem bile bu kadarını da beklemiyordum hani. hijyen ne kadar yüksek olursa olsun, sağlıksızlık da bir o kadar ortada... ha, ama bu beni durdurdu mu? hayır... az evvel markete gittim ve hiç tereddütsüz knorr raflarından bir paket kremalı mantar çorbasını -üstelik yeni, bol malzemeli- almayı kendime bir vazife bildim 8)