17 Aralık 2004 Cuma

tıraş

Saçlarımı kestirmeye gittim, ancak kıyamadım onlara. Sadece kırıklarını aldırıp 'şöyle bir' düzelttirdim. Bir de güzel sakal tıraşı. Çifte uygulamalı... Parıl parıl parlıyorum şimdi. Efendi oldum, cici oldum.

Karnım ağrıyor. Dünkü yemeklerden olabilir. Bol baharat...

Krize giden işlerim vardı ya, "her zaman daha büyük bir kriz vardır kapıda bekleyen" diye özlü bir söz olsaydı ona gönderme yapmamı gerektirecek şekilde önemlerini yitiriverdiler birden bire! Hayırlısı.

Selçuk ne severdi? Mantar dışında her şeyi severek yerdi. Aslında ona güzel bir biftek falan pişirmek lazım. Yanında da DLC Öküzgözü açarız bir şişe... Türkiye'de de uygun fiyatlı güzel şarapların olabileceğine inanır belki o zaman. Annemin yapıp derin dondurucuda saklanarak istenildiğinde tüketilmek üzere gönderdiği ürünlerden de bir seçki olabilir ki Selçuk annemin yemeklerine bayılır. Bakalım nasıl olacak işler?

3 yorum:

  1. saclarimi ne yapsam bilemedim. sen fikir verirsin diye dusunuyorum. gelince bakariz, huh?

    bir noktayi aydinlatmali belki de; mantari tek basina, yemegin bas rol oyuncusu olarak sevmiyorum. baska guzel yemeklere figuranken sorun yok yani. ;)
    hey, turk saraplarina dair kotu bir sey cikmamistir ki hic agzimdan? ama bakalim ozlemis miyim... sanirim ayni sey peynirler icin de gecerli.
    ay yasasin! anneciginin yemekleri! uc aydir cici ev yemegi yemedigimi de goz onunde bulundur su anda agzim nasil sulandigini hayal edebilmek icin :)~~

    YanıtlaSil
  2. Saçlarım, lanet olası saçlarım bir türlü tam anlamıyla dökülmüyor. Tamamen gitseler acılarım son bulacak(ve yenileri başlayacak ama sorunumuz bu değil) ama hayır, her görenin "abi senin saçlar mı dökülüyor" diye sormasından ve benim kulaklarımdan "dumeyn" çıkararak "hayır canım kardeşim, onlar zaten seyrek ve genetik olarak bir disko topuna dönüşmemi engelleyecek hiçbir şey yok ama 19 yaşından beri benim saçım seyrek" diyerek açıklamaya çalışmam beni yormaya başladı. Şimdi şöyle bir şey var, okudum denedim kısacası bilirim. traş sonrası ağdayı yanaklar ve buruna veriyorsun, yanaklardan aşağıya taşırma zira çekerken gözlerden yaş gelir sonra. Işıldak gibi oluyorsun dokunan bilincini yitiriyor.

    Kısa bir İstanbul ziyareti öncesi yaptım, işe yaramadı ben de bütün kadın milletine söverek Nevizade de(o da bildiğim tek yer olduğundan) bayılana kadar(1 duble) rakı diktim. Gözümü Ankara yolunda açtım, Sezgin kanka sağolsun Ağustos sıcağında derdimi çok çekti. Sanki ufukta bir ziyaret daha var gibi, kimbilir görüşürüz parlatırız Yalçınım.

    Kendi Blog'uma bu kadar yazmıyorum, nefret ettim kendimden.

    YanıtlaSil
  3. kis-kan-dim ben boyle bilemiyorum yani mantarlar biftekler. (okuzgozunun ne oldugunu daha yeni ogrendim bu arada, kesinlikle bu kulturumu de arttirmam lazim. ahah) sac konusunda benim sahsi fikrim yalcin'a uzun (yani onun uzunu...), selcüt'e ise kisacik saclarin yakistigi. hatta selcüt tenten modeli bile yapabilir :O ankara'da ziyaretine gittigim selcut'ten iade-i ziyaret bekliyorum bu arada. hani bilemiyorum ben nisantasinda felan da okuyorum. :P

    narsil'e gelince, su blogda yazamama comment'te dokturme sorunu bende de var sanirim. ozenilen yemegin birseye benzememesi, alel acele yapilanin leziz olmasi ile ayni baslik altinda incelenebilir.

    YanıtlaSil