Bunlar YouTube'un son zamanlarda en çok izlenen filmlerindenmiş, ben de başka bir blog'da gördüm.
29 Haziran 2006 Perşembe
28 Haziran 2006 Çarşamba
sakin bir öğlen
Bugün öğle saatleri yaklaştığında gafil avlandığımın farkına vardım. Kimseyle bir öğle yemeği planım olmadığı gibi işler de tam gün ortası rehavetinde beni serbest bıraktı. Sakin ve esnek bir 'parkta kitap okuma' günü olabilirdi yani aslında bugün. Fakat ne yazık ki sabah işe gelirken yanıma aldığım çantama kitabımı koymayı akıl etmemiştim ve bu sıcak ve durağan öğlende ne yapacağımı bilemeden indim Beşiktaş'a.
Akaretler'den sahil yoluna inip durakların önünden geçerek çarşı içine doğru saptım ve Morgül Büfe'den tost alıp Cami'nin yanındaki -Beşiktaş Çarşısı'nın da arkasındaki diyebiliriz- çay bahçesine oturup Kabalcı'dan aldığım Penguen'i okudum. Bir çay 75 kuruş olmuş bu arada çay bahçesinde. Bu çay bahçesine kendi aramızda kuşlu bahçe adını takmıştık biz. Kuş gribi hezeyanı sırasında meydandaki güvercinler birden havalandığında uçuşan tüyler üstümüze gelecek ve bize virus bulaştıracak diye yarı sahte bir panikle tedirgin tedirgin çay içtik kış boyunca burada.
Neyse işte, oturdum tüm dergiyi okudum tostumu ve dürümümü yiyip iki de çay içerek. Evet bir de dürüm almıştım Morgül'den ama başta utandım söylemeye. Sonra Cenk, Gürkan ve Burak geldiler. Ajanstan operatör arkadaşlarım. Çaylarımı ödeyip onların masasında oturdum biraz da. Daha sonra da gevrek gevrek yürüyerek işe geri döndüm.
Tüm öğlenin en ilginç noktası Penguen'in parasını ödeyip Kabalcı'dan çıkmaktayken aklımda canlanan bir soruydu. Yanımda defterim ve kalemim olmasına rağmen tek başıma geçireceğim bir öğlen arasında kendi düşüncelerimle kalmak ve not almak ya da iki satır bir şeyler yazmak yerine neden özellikle başkalarının yazdıklarını okuyarak dağıtmak istedim kafamı?
Akaretler'den sahil yoluna inip durakların önünden geçerek çarşı içine doğru saptım ve Morgül Büfe'den tost alıp Cami'nin yanındaki -Beşiktaş Çarşısı'nın da arkasındaki diyebiliriz- çay bahçesine oturup Kabalcı'dan aldığım Penguen'i okudum. Bir çay 75 kuruş olmuş bu arada çay bahçesinde. Bu çay bahçesine kendi aramızda kuşlu bahçe adını takmıştık biz. Kuş gribi hezeyanı sırasında meydandaki güvercinler birden havalandığında uçuşan tüyler üstümüze gelecek ve bize virus bulaştıracak diye yarı sahte bir panikle tedirgin tedirgin çay içtik kış boyunca burada.
Neyse işte, oturdum tüm dergiyi okudum tostumu ve dürümümü yiyip iki de çay içerek. Evet bir de dürüm almıştım Morgül'den ama başta utandım söylemeye. Sonra Cenk, Gürkan ve Burak geldiler. Ajanstan operatör arkadaşlarım. Çaylarımı ödeyip onların masasında oturdum biraz da. Daha sonra da gevrek gevrek yürüyerek işe geri döndüm.
Tüm öğlenin en ilginç noktası Penguen'in parasını ödeyip Kabalcı'dan çıkmaktayken aklımda canlanan bir soruydu. Yanımda defterim ve kalemim olmasına rağmen tek başıma geçireceğim bir öğlen arasında kendi düşüncelerimle kalmak ve not almak ya da iki satır bir şeyler yazmak yerine neden özellikle başkalarının yazdıklarını okuyarak dağıtmak istedim kafamı?
26 Haziran 2006 Pazartesi
görüş açısı
19 Haziran 2006 Pazartesi
6 Haziran 2006 Salı
Ameliyat olsam mı?
Burnumda bir problem var. Rahat nefes alamıyorum. Özellikle geceleri uykumda çok zor nefes alıyorum. Bir refleks olarak elimle ya da kolumla yanağımı yana çekerek daha rahat nefes almaya çalışıyorum çoğu zaman uykuya dalmadan önce.
Bugün bir türlü iyileşememiş olmam ve boğazımdaki şişliğe bir çözüm bulunması umuduyla doktorun yolunu tuttum yine. Boğazımdaki şişlikve kızarıklık için tahmin ettiğim gibi antibiyotik kullanmam gerektiğini söyledi. Bu arada burnumu da kontrol etti ve rahatsızlığımın sebeplerini açıklayarak ameliyat olmam halinde problemsiz insanlar gibi nefes alabileceğimi söyledi.
Ablamla konuştum sonra. Ablam özellikle sağlıklı uykunun tüm yaşamımda ne kadar önemli olduğunu hatırlatarak sırf daha kaliteli uyku uyuyabilmem için bile ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Benim ameliyatla ilgili endişelerimden birisi de ameliyattan sonra mesela bir beş yıl geçtikten sonra burnum yine eski haline gelirse tüm o ameliyat çilesi, iyileşme sürecinde yaşanan tampon değiştirmeler, gece ağızdan nefes alarak uyumaya çalışmalar da boşa gitmiş olacak.
Acaba ameliyat olsam mı?
Bugün bir türlü iyileşememiş olmam ve boğazımdaki şişliğe bir çözüm bulunması umuduyla doktorun yolunu tuttum yine. Boğazımdaki şişlikve kızarıklık için tahmin ettiğim gibi antibiyotik kullanmam gerektiğini söyledi. Bu arada burnumu da kontrol etti ve rahatsızlığımın sebeplerini açıklayarak ameliyat olmam halinde problemsiz insanlar gibi nefes alabileceğimi söyledi.
Ablamla konuştum sonra. Ablam özellikle sağlıklı uykunun tüm yaşamımda ne kadar önemli olduğunu hatırlatarak sırf daha kaliteli uyku uyuyabilmem için bile ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Benim ameliyatla ilgili endişelerimden birisi de ameliyattan sonra mesela bir beş yıl geçtikten sonra burnum yine eski haline gelirse tüm o ameliyat çilesi, iyileşme sürecinde yaşanan tampon değiştirmeler, gece ağızdan nefes alarak uyumaya çalışmalar da boşa gitmiş olacak.
Acaba ameliyat olsam mı?
1 Haziran 2006 Perşembe
Kanyon - açılıştan bir gün önce
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)