Daha önce bahsettiğim "Ankara'nın Hitit Güneşi Amblemi" haberi dün akşam (10.02.2007) Star kanalının ana haber bülteninde konu oldu. Haberi buradan da izleyebilirsiniz.
Bu arada bu etiketleri nereden bulabileceğinizi bilemiyorum. Bana ulaşan ve internette okuduğum haberlere göre etiketleri gençler ve harekete ilgi duyanlar bir şekilde kendileri basıyorlar. Aşağıdaki amblemi bilgisayarınızdan çıkış alıp otomobilinizin arka camına yapıştırarak bile tavrınızı ortaya koyabilirsiniz dilerseniz.
MAG dergisinde Kent!ce köşesinde Ankara ile ilgili yazılar yazan Erol ÇINAR'ın Hitit Gerillaları isimli yazısını size yollamayı uygun buldum. Ayrıca yazarın web sayfasında Ankara ile ilgili ilginç yazıları mevcut. www.erolcinar.com
YanıtlaSilHitit Gerillaları
Son günlerde Ankara’da tam bir gerilla çalışması yaşanmakta. Mutlaka görmüşsünüzdür. Bir grup kentli, hazırladıkları Hitit Güneşi amblemlerini duraklara, banklara, sokak tabelalarına, duvarlara, özellikle de Belediye’nin benimsediği ve kullandığı amblemin üzerine yapıştırıyorlar. Kentlilik bilincinin yarattığı ret haklarını kullanarak “var olan amblem bizi yansıtmıyor” fikri çatısında tepkilerini ortaya koyuyorlar. Eylemi kimin düşündüğü, ne zaman başlattığı bilinmiyor ama Hitit Güneşini içeren amblemli fotoğraflar e-posta yoluyla çoktan elden ele dolaşmaya başladı bile. Hatta bu tepkiler bazı kanalların ana haber bültenlerinde yayınlandı. Kısacası internette buluşan grubun eylemi günden güne büyüyerek devam etmekte. Kentli kimliğine sahip olanlar, kenti sorgulayıp onu anlamlandırmak isteyenler yeni bir karşı çıkışı sessiz sedasız başlattılar. Bir anlamda bir zamanlar belediyenin yaptığı emrivakiye, emrivakiyle karşılık veriyorlar.
Unutanlar için kısa bir hatırlatma yaparak yola koyulalım. Bundan tam 12 yıl önce, Büyükşehir Belediyesi Ankara'nın Hitit Güneşi olan amblemini, cami ve Atakule karışımı bir amblemle değiştirilmişti. Bu ani değişikliğe karşı çıkanlar olduysa da resmi ve hukuki yollardan pek bir sonuç alınamamıştı. İşte o günden bu güne başkentte amblem krizi yaşanmaktadır.
Herhalde amblemlerin birinci ve temel işlevi, kente ait farkı vurgulayarak, göstergelerine bir başka kentin sahip olmasına engel olmaktır. İkinci görevi ise kent insanlarına aidiyetlerini işaret etmektir. Bu nedenle amblem bir benzeşme değil, farklılık unsuru olarak görülmelidir. Bugün yeryüzünde var olan hemen hemen bütün kentlerin birer yerel amblemi vardır. Kentin şifrelerini çözmeye çalışmak, mikro düzeyde kente dair ipuçları elde etmek, makro düzeyde o kentin içinde yer aldığı kültürü anlamak yerine, bazen siyasi mesajların varlığı öne geçer. Yerel yönetimler siyasi düşünceleri doğrultusunda içerik bakımından zaman zaman eksik mesajlar verirler. En büyük tehlike de o zaman başlar. Bizim de bir amblemimiz olsun diye alelacele, siyasi mesajlı bir amblem edinme sonucunda ortaya hiç de temsili yeteneği olmayan, zevksizlik ve bilgisizlik örneği bir amblem ortaya çıkar. Pek çok simgeyi birleştirerek tek etrafında toplamaya çabalayanlar kenti temsil etme uğruna tuhaf simgeler ile karşımıza çıkarlar. Kentlerin markalaşma hamlesi hem bölük pörçük hem de bulanık bir imajla yürütülür. Amblem ansızın kentsel ve toplumsal bir uzlaşmanın ürünü olmaktan çıkıp bireyler arası yozlaşmanın kavga arenasına dönüşür. Ankara’da şimdi olduğu gibi.
Başka kentlerle karşılaştırıldığında Başkent Ankara’da oturanlar şanslı mı bilmiyorum. Ama, onlar bugün iki farklı ambleme sahipler. Tarihi, tarihin geçmiş nesillerinden miras kalan, kültürel değerleri, diğer anlamıyla yitirilen pek çok değeri ifade eden Hitit öğelerini içeren amblem ve Arap filmlerinin başlangıcında gösterilen logo gibi, içinde modern Ankara kimliğinin yerine dini ve dince kutsal sayılan öğeleri ön plana çıkaran ikinci amblem. Kendi adıma söyleyeyim. İkinci amblemi sanatsal, duygusal, tarihsel ve folklorik açıdan yeterli bulmuyorum. Bu figürle kent anonimleşip sıradanlaşıyor. Ayrıca bu amblemi tüm ideolojik ve politik bağlamın dışında da başarısız ve çirkin buluyorum. Öncelikle grafik sanatı kriterleri açısından değerlendirirsek, ne soyutlama becerisi ne denge ve oran ne de temsil yeteneği bakımından kriterlere uymadığını bile iddia edebilirim. Hitit figürlü amblemi ise Ankara’nın uzak geçmişini, farklı kimliğini vurguladığı için seviyorum.
Amblemler savaşının değerlendirilmesi gereken bir başka noktası da estetik değerler açısından üç bin yıllık Hitit uygarlığı mirasını yaşatmak isteyenlerin oluşturduğu sivil toplum hareketinin varlığıdır. Bu hareket küçük ve naif bir organizasyon gibi görünse de bu tip eylemler aslında çok güzel sonuçlar doğurabiliyor. Bireysel olarak uygarlık için atılacak her adım, “kentlilik bilinci” adına bir gelişme olarak katkı koyar. Kendini kentli hissedip, onu yaşanır kılmaya çalışanlar, kentlere sahip çıkarak farkındalığı yaşamayı ve gelecek kuşaklara uygar bir kent bırakabilmek için geçmişle hesaplaşmayı göze alırlar. Neden-sonuç ilişkileri ışığında akılcılık çerçevesinde kente özgü yapılan değerlendirmeler onların kentsel bakış açısını oluşturur. Kentli bilinç böyle bir bakışın sonucudur.
Ankara’ya yeni bir kimlik kazandırmak için yaşayanların sorunlarına çözüm arayan, ortak bir kentli bilinci oluşturma çabaları takdir edilecek bir durumdur. Onlar yaşadığı kentin belirli bölgeleri ile uzun soluklu ilişkiler kurup kentin imgesini, anılar ve anlamlarla harmanlayarak, kendine ait kent haritasını inşa ederler. Kent sadece fiziksel bir alan, bir coğrafi parça olarak değil, anlamlarla dolu sembolik bir mekân olup çıkar. Oysa bir kentin ayrıcalıklı varlıkları sadece mekânları değil, aynı zamanda bir mekân fikri olan bu insanlarının mevcudiyetidir. Kente değer kazandıran yegâne varlık onlardır. Kente eleştirel gözle bakmaktan kaçınmayalım. Sonsuz sayıda gerçekleştirilen her bakış açısı, farkında olmadan çevremizi saran birçok yanlışında panzehiri olacaktır. Kenti algılayamayanlar kendilerini sürgündeymiş gibi hissetmelidirler. Çünkü onlar sadece kentten değil kişiliğinden de sürülmüşlerdir. Yazımızı Perikles’in MÖ 430’da yazdığı pasajla bitirelim.
“İçimizde evimiz ve kentimize duyduğumuz özeni birbirinden ayrılmaz duygular olarak taşırız. Kişiler ayrı çabalar içinde de olsalar, kent sorunları karşısında kimse umarsızlık edemez. Bizde kent sorunlarına aldırmayan kişiye sessiz bir yurttaş değil, kötü bir yurttaş denir. Kentimizi ilgilendiren konulara bizler karar verir ya da bu konuda en doğruyu bizler düşünürüz. Çünkü eylemden önce girişilecek sözlü tartışmalar zararlı sonuç vermez, ama bu tür görüşmeler yapılmadan girişilen işler, olumsuz sonuçlar doğurabilir.”
logonun kotu olmasinin sebebi cocugun dedigi gibi orada minare ve cami olmasi degildir...
YanıtlaSilbizim inancimiz muslumanlik olsa da kulturumuz cok farkli yelpazaleri barindirir bunlardan biri de ankaranin simgesi hitit gunesidir ve bu ankaranin tarihidir... dini kullanmaya calisanlarin din ile rant elde etmeye calisanlarin simgesini temsil eden bu yeni logo musvettesinin kalkmasini istiyoruz, biz bu dayatmalarla daha musluman olmayiz sadece iki minare resmiyle dindarlik taslayanlar tarafindan kandiriliriz.
Bu yeni logo tam anlamiyla din somurusunun resmidir.