Ömer'le Bilkent'ten tanışıyoruz. 4 Mevzim dergisinin yazı kurulunda birlikte çalışırdık. Yanlış hatırlamıyorsam kamu yönetimi okuyordu. Bilkent sonrası lisansüstü eğitimine devam ettiğini hatırlıyorum ama sonra hiç kesişmemişti yollarımız.
Sesleniyorum ve benim onu tanıdığım hızla o da beni tanıyor. İkimizin de son 10 yıldır sima değiştirmemiş olmamızın bunda etkisi büyük. Ömer şimdi yardımcı doçent doktor olarak Bilgi'de iktisadi ve idari bilimler fakültesinde dersler veriyor. 10 yılda bu kadar farklı rotalarda olup aynı mekanda kendi işlerimizle ilgilenirken karşılaşmak beni mutlu ediyor. Dünyanın ve hayatın iç içe geçmişliğini, döngüselliğini bir kere daha takdir ediyorum. Bir daha birbirimizi arama motivasyonunu bulacağımızdan muhtemelen ikimiz de emin değiliz, ama gerçekten de ayaküstü konuştuğumuz o üç beş dakikada çok samimi bir diyalog yakalıyoruz.
Ömer'i çok tanımazdım. Fakat nedense bana hayatta kendi çizgisinde ilerleyerek mutlu olan insanlardan biri gibi görünürdü. Bilkent'te tanıdığım en derin kültürel arkaplanı olan, akademik altyapısı daha lisans düzeyindeyken gayet sağlam olan biriydi ve Bilkent'te sayıları az olmasa da görünürlükleri pek net olmayan solcu öğrencilerden biriydi. Onu örnek almak isterdim. Onun gibi bilgi sahibi olmak, onun gibi politik konularda sabit tavırlar belirlemek. Bir şekilde hayatımı etkileyen insanlardan biriydi Ömer.
Yıllar sonra karşılaşmanın daha anlamlı olmasını beklerdim. Eski bir dostla karşılaştım oysa sadece.
Gün 9. Bir kafedesiniz, başınızı kaldırdınız ki kimi göresiniz! “Kimi” kısmı size kalmış, buyrun yazıda anlatın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder