28 Aralık 2005 Çarşamba
9 ve iyi seneler
Biguyu açınca burayı unuttuk gibi oldu ama yoo yooo yo yok ole bisi. Yeni yıl yaklaşırken bizde 9. cici ayımızı tamamladık. Niceeeeeeeeee 9 aylara veee nice cici yeni yıllara birlikte girmek dileği ile... Seni seviyorum axımcım, mucx :)
Ne güzel bir sabah
Ne tatlı bir sabahtı öyle... Sanki bir bahar günü gibi güneşli, aydınlık, hatta birazcık ılık. İşe tatlı romantik şarkılar eşliğinde güzel güzel yürüyüp gelince gördüm ki herkes benim gibi neşeli, herkesin yüzü ışıldıyor. Son iki haftada İstanbul'da çok karanlık, soğuk ve yağışlı geçti günler. Biten bir yılın heyecanına tatlı bir neşe kattı bugünkü güneş de. 2005 zor bir yıl oldu ama hayatımın en önemli yılıydı sanırım.
Bugün çok güzel bir gün...
Bugün çok güzel bir gün...
23 Aralık 2005 Cuma
Alpha Male
Alpha male, doğada sürü halinde takılan hayvan topluluklarında lider özellikleriyle hem kendi topluluğuna yön veren, hem de çiftleşme konularında koşulsuz önceliğe sahip olan erkek topluluk üyesi için kullanılan bir tanımlama.
Röyksopp'un aynı isimli şarkısı ne kadar muhteşem demek için açtım bu başlığı. Dinleyiniz, dinletiniz.
Röyksopp'un aynı isimli şarkısı ne kadar muhteşem demek için açtım bu başlığı. Dinleyiniz, dinletiniz.
20 Aralık 2005 Salı
soğuk
Her sabah işe yürürken yürüyegeldiğim yolun sevmediğim yegane bölümünün evden çıktıktan sonraki ilk bir iki dakikada geçtiğim kısmı olduğunu farkettim. Kaldırımın aşırı derecede dar olması ve yürürken sokağa taşmak zorunda kalmak, bu yüzden de yokuştan aşağıya hızla gelmekte olan araçların popoma teğet geçmesinin yarattığı korku elbette ki burada yürümeyi sevmemem için yeterli bir şey. Tehlikeli bölgeyi atlatıp da düze çıkınca, yani pazar yerinin yanına ulaşınca yol bir nebze olsun keyifli hale geliyor. Hele hava güneşliyse bu noktada gözlerimi kısmak zorunda kalsam da sabah ışığının kuvvetli enerjisini almak güzel geliyor doğrusu. Kısa bir süre sonra güneş binaların arasında kalıyor, çünkü Nüzhetiye Caddesi'ndeki yürüyüşüm caddenin iki yakasındaki apartmanlar sayesinde daha loş bir atmosferde geçmeye başlıyor.
Yürürken yayalar kadar, hatta onlardan daha fazla, içindeki çöplerle birlikte akmaya çalışan zavallı minik bir dere gibi yanımda uzanan caddeye ve üzerinde ilerlemeye çalışan otomobillere takılıyorum. Otomobillerin sesleri, renkleri, sürücülerinin davranışları, dikkatimi iyice alıyor ve yolun nasıl geçtiğini anlamıyorum. Özellikle de trafik çok sıkışık değil de, az sıkışık olduğunda gözüme kestirdiğim bir otomobille hemen hemen aynı zamanda koskoca caddeyi katettiğimiz zamanlarda yol daha bir keyifli bir hale geliyor benim için bu küçük oyun sayesinde.
Bir tek, o kadar hızlı ve kararlı yürüyorum ki, bazen yolda gördüğüm durağan bir obje, bir kedi mesela, bakıp inceleme isteğime rağmen hızla geride bıraktığım bir görüntü olabiliyor. Ben de kendi kaldırım deremde akarken, kenarlarda kıyılarda duran sabit şeyleri kaçırıyorum. Çalıştığım plazanın girişinde bir simitçi var. Geçen sabah o kadar güzel koktu ki yanından geçerken simitleri, niye hiç bir sabah buradan yiyecek bir şey almıyorum diye düşündüm. Bir sonraki sabah ilk defa tezgahına baktım ve sattığı ürünlerden hangisini alırdım ona karar verdim. Sanırım yarın sabah da yanıma bozuk para alacağım ve ilk defa işe gelmek üzereyken durup, simit alacağım.
Yürürken yayalar kadar, hatta onlardan daha fazla, içindeki çöplerle birlikte akmaya çalışan zavallı minik bir dere gibi yanımda uzanan caddeye ve üzerinde ilerlemeye çalışan otomobillere takılıyorum. Otomobillerin sesleri, renkleri, sürücülerinin davranışları, dikkatimi iyice alıyor ve yolun nasıl geçtiğini anlamıyorum. Özellikle de trafik çok sıkışık değil de, az sıkışık olduğunda gözüme kestirdiğim bir otomobille hemen hemen aynı zamanda koskoca caddeyi katettiğimiz zamanlarda yol daha bir keyifli bir hale geliyor benim için bu küçük oyun sayesinde.
Bir tek, o kadar hızlı ve kararlı yürüyorum ki, bazen yolda gördüğüm durağan bir obje, bir kedi mesela, bakıp inceleme isteğime rağmen hızla geride bıraktığım bir görüntü olabiliyor. Ben de kendi kaldırım deremde akarken, kenarlarda kıyılarda duran sabit şeyleri kaçırıyorum. Çalıştığım plazanın girişinde bir simitçi var. Geçen sabah o kadar güzel koktu ki yanından geçerken simitleri, niye hiç bir sabah buradan yiyecek bir şey almıyorum diye düşündüm. Bir sonraki sabah ilk defa tezgahına baktım ve sattığı ürünlerden hangisini alırdım ona karar verdim. Sanırım yarın sabah da yanıma bozuk para alacağım ve ilk defa işe gelmek üzereyken durup, simit alacağım.
12 Aralık 2005 Pazartesi
yeni oyuncağımız - bigu...
veee iste yeni oyuncagimiz karsinizda...
2 gecede programlandi. sitede kesin 1suru hata vardir
ama yine de paylasalim simdiden :)
aximin blogunu mundar etmeden, bigumiguya tasidik ilgi alanlarimizi :)
www.bigumigu.com
11 Aralık 2005 Pazar
10 Aralık 2005 Cumartesi
Cumartesi Konserleri
Bu akşam işlerimi bitirip yetişebilirsem özel bir konsere davetliyim. Davetli olmam çok özel bir durum değil gerçi, konserin sponsoru benim müşterim olunca, ben de konserin tüm tanıtım ve iletişim faaliyetlerini ayarlayan ekipte olunca orada bulunmam doğal tabii. Yetişebilirse Aygül de benimle birlikte gelecek, yoksa ben yanlız gideceğim. Konserden erken gidebilirsem SSM'ye, Picasso'yu da gezmek istiyorum. Geçen gidişimde hiç bakacak vaktim olmadı çünkü ne yazık ki... Ekte konserlerin tüm tanıtım işlerinde kullanılan tasarımı görebilirsiniz, çellonun fotoğrafını çeken sanatçı Azmi Dölen.
Hermitage Oda Orkestrası Piazzola'dan yorumlayacağı şarkıya geçince blogumun izleyicisi siz arkadaşlarımı da anacağım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)