Yarın Bigumigu'nun hayatımıza girişinin 80. günü.
80 günde tam bir devrialem oldu. Dünyanın her bölgesinden haberler verdik, yine dünyanın her yerinden ziyaretçilerimiz oldu.
Yorumlar yazıp fikirlerimizi paylaştık. Başka başka siteler bize link verdiler, biz başka başka sitelere link verdik, yeni dostluklar için fırsatlar yakaladık. Yeni bilgi kaynakları edindik, ama en önemlisi çok eğlendik.
Bizimle bu macerayı paylaşan tüm dostlarımıza buradan sevgiler...
bigumigu
Ördekler tarafından yetiştirilen kunduzların mekanında görüşmek üzere ;)
28 Şubat 2006 Salı
26 Şubat 2006 Pazar
kredi kartları 2
Hislerime tercüman olan iki köşe yazısını sizinle paylaşayım:
Vahap Munyar: 'Kan emici' dediler, sözleşme hürriyetini yasayla zedelediler
Enis Berberoğlu: Ekonomi tıkırındaysa bir haftada iki af neden çıktı?
Bu yazarların, popülist başlıklarıyla ünlü Hürriyet gazetesinde çalışmaları bir çelişki mi, yoksa bir fırsat mı siz karar verin.
Vahap Munyar: 'Kan emici' dediler, sözleşme hürriyetini yasayla zedelediler
Enis Berberoğlu: Ekonomi tıkırındaysa bir haftada iki af neden çıktı?
Bu yazarların, popülist başlıklarıyla ünlü Hürriyet gazetesinde çalışmaları bir çelişki mi, yoksa bir fırsat mı siz karar verin.
23 Şubat 2006 Perşembe
kredi kartları
Ortada yasal olmayan ya da tüketiciyi mağdur edecek bir durum olduğuna inanmıyorum. Kredi kartı borçlarını ödeyemedikleri için bunalıma giren kişiler için devlet başka türlü çözümler bulmalı. Borç erteleme ya da faiz düşürme gibi uygulamalar kredi kartını adam gibi kullanan benim gibi kişilere "siz borcunuzu geciktirmeden ödediyseniz salaksınız" demek. Kazandığımdan fazlasını harcamadığım için devletim bana kazık mı atacak yani?
Yıllardır yok Televole, yok Pazar Keyfi diye milleti uyutmaca programları gazlayıp zevk-ü sefa ortamlarını ve sahte yaşamları insanların önüne model olarak koyup onları özendirmede bir kusur yok ama kart faizleri yüksek öyle mi? Haydi oradan! Sosyolojik olarak ele alınıp incelenmesi gereken mevzular bunlar. Borç aflarıyla, faiz indirimleriyle tüketim alışkanlığı terbiye edilmez.
Kredi kartı borçlarını ödeyemedikleri için intihar eden insanlara da çok kızıyorum. Allah bu insanların geride bıraktıklarına, ailelerine sabır versin. Borç ödeyemediği için yaşamına son verip çoluğunu çocuğunu sahipsiz bırakan kişi onurlu değil sorumsuz olabilir ancak.
Meclis konu hakkında gerçekten bir şey yapmak istiyorsa öncelikle emniyet gücü mensuplarından başlayarak personele ücretsiz danışmanlık ve terapi hizmeti sunsun.
Ekonomi iyi gidiyor gibi görünse de halkı fakir bir ülkeyiz. Millî gelirimizin çok büyük bir kısmı nüfusun çok küçük bir yüzdesi tarafından sahipleniliyor. Buna bir de Tırtlar Vadisi kültürünün şahlanması eklenince kendine güven sorunu olan ergenler kıskançlık yüzünden yaşıtlarını bıçaklayıp kurşunluyor, kredi kartıyla gelirinin üstünde harcama yapıp kendine ait olmayan bir parayla tv'de özendikleri sosyal sınıfa atlamaya çalışan zavallı ücretliler o borçların vadesi gelince çareyi kafalarına silah sıkmada buluyorlar.
"Eğitim şart" cümlesi de komik reklamlarda tiye alınan bir demeç olarak kalıyor ve anlamını yitirerek sadece bir Cem Yılmaz repliği olarak kafamıza kazınıyor.
dipnot: Rahmetli dedem emekli emniyet müdürüydü, polis ya da polis yakını olan kimseler alınmasın, sözlerim çarpıtılmasın diye eklemek istiyorum.
Yıllardır yok Televole, yok Pazar Keyfi diye milleti uyutmaca programları gazlayıp zevk-ü sefa ortamlarını ve sahte yaşamları insanların önüne model olarak koyup onları özendirmede bir kusur yok ama kart faizleri yüksek öyle mi? Haydi oradan! Sosyolojik olarak ele alınıp incelenmesi gereken mevzular bunlar. Borç aflarıyla, faiz indirimleriyle tüketim alışkanlığı terbiye edilmez.
Kredi kartı borçlarını ödeyemedikleri için intihar eden insanlara da çok kızıyorum. Allah bu insanların geride bıraktıklarına, ailelerine sabır versin. Borç ödeyemediği için yaşamına son verip çoluğunu çocuğunu sahipsiz bırakan kişi onurlu değil sorumsuz olabilir ancak.
Meclis konu hakkında gerçekten bir şey yapmak istiyorsa öncelikle emniyet gücü mensuplarından başlayarak personele ücretsiz danışmanlık ve terapi hizmeti sunsun.
Ekonomi iyi gidiyor gibi görünse de halkı fakir bir ülkeyiz. Millî gelirimizin çok büyük bir kısmı nüfusun çok küçük bir yüzdesi tarafından sahipleniliyor. Buna bir de Tırtlar Vadisi kültürünün şahlanması eklenince kendine güven sorunu olan ergenler kıskançlık yüzünden yaşıtlarını bıçaklayıp kurşunluyor, kredi kartıyla gelirinin üstünde harcama yapıp kendine ait olmayan bir parayla tv'de özendikleri sosyal sınıfa atlamaya çalışan zavallı ücretliler o borçların vadesi gelince çareyi kafalarına silah sıkmada buluyorlar.
"Eğitim şart" cümlesi de komik reklamlarda tiye alınan bir demeç olarak kalıyor ve anlamını yitirerek sadece bir Cem Yılmaz repliği olarak kafamıza kazınıyor.
dipnot: Rahmetli dedem emekli emniyet müdürüydü, polis ya da polis yakını olan kimseler alınmasın, sözlerim çarpıtılmasın diye eklemek istiyorum.
21 Şubat 2006 Salı
kar
Kartalkaya'da kar. Dikkatli bakarsanız soldaki teleskilerin yanında dev bir Ford logosu görebilirsiniz. Ford kayak hocalarının kıyafetlerine de sponsor olmuş. 4x4 araçların imajı için çok yerinde bir branding.
Dağda telesiegelerin arkasında da Petrol Ofisi'nin -20 derecede donmayan dizelinin açıkhava uygulamaları vardı. Bir de Cardfinans'ın karfinans şeklinde bilerek hatalı yazılmış esprili uygulamaları.
Kayak merkezlerinde ortama özel yapılan uygulamalar hem eğlenceli, hem de etkili olabiliyor. Yaratıcılık için heyecan verici bir mecra. Tabii bu konuda Avrupa'daki merkezlerde yapılan uygulamalara yetişmemize daha çok var. Evian'ın amerikan servisleri, PS2'nin pist haritaları... Çok ciddi zaman ayırıyor orada ajanslar ve müşteriler kayak merkezleri reklamları için. Darısı başımıza.
15 Şubat 2006 Çarşamba
Subaru Impreza 2.0R
Bugün kampanyanın son günü sanırım ama yine de haber vermek istiyorum:
Subaru Impreza 2.0R sedan, 39.800 YTL anahtar teslimi fiyatla satılıyor! Otomobil sürekli dört çeker (symmetrical AWD) ve 160PS gücünde. Otomotiv dünyasının en maskülen hatlarına sahip bu çirkin kralın WRX modeline hasta olup alamayanlar için muhteşem bir fırsat! Ben kaçırdım, siz kaçırmayın demek isterdim ama açıkçası ben kaçırdım, siz de kaçırın! İlerde WRX STİ modelini alırız artık.
12 Şubat 2006 Pazar
Muhammed karikatürleri, komplo teorileri
Çok can sıkıcı şeyler oluyor. Soğuk savaş sonrasında dünyadaki yeni büyük kutuplaşmanın tam olarak sağlanması için son taşlar da yerine oturmaya başlıyor.
Şu medeniyetler çatışması lafının ilk defa W. Bush amcanın ağzından çıktığını da hatırlatarak bir komplo teorisi cimnastiği yapmak istiyorum. Muhammed karikatürleriyle başlamış gibi görünen kışkırtma sürecinin aslında bir süredir denenmekte olan bir yöntemin sadece bir halkası olduğuna inanıyorum. Bu iddiamı iki olaya dayandırarak oluşturdum.
Birincisi Hürriyet gazetesinde Mehmet Y. Yılmaz'ın yazısından öğrendiğim önemli bir detay: Bu karikatürler Danimarka'da 3 ay önce yayımlanmışlar. Bunca zaman sonra birdenbire yeniden gündeme gelmeleri şaşırtıcı değil mi?
Dikkatimi çeken diğer olay da forward maillerle, yani herkesin birbirine yönlerdirdiği, değiştirmeden gönderdiği e-postalarla ilgili. Komik filmlerin internette maille dolaşması alışık olduğumuz bir şey fakat bir süredir maillerle gezen bazı Avrupa ülkesi tv kanallarından alınmış küçük kliplerin ilginç bir ortak noktası var. Bunlarda Arap ya da müslüman bazı kişilerin görüntüleri üzerinde komik müzikler ya da efektler eklenmiş ve başka kültürlerin adetleri mizah unsuru yapılmış. Yıllar önce ülkemizde bir haber programı, Aczmendi tarikatının ayin görüntüleri üzerine heavy metal müzik çaldığında tv başında ben de gülmüştüm ama şimdi batıda bunların yapılıp, buralarda maille dolaşması aklıma sadece önemli bir konuda oldukça yumuşak olan bir karnın kaşınması olasılığını getiriyor.
Bir de bugünkü Radikal gazetesinde bir fotoğraf gördüm, pek rahatsız ediciydi: Yeni Delhi'de çekilmiş. Yerde bir Danimarka bayrağı, 8-10 yaşlarında bir erkek çocuğu bayrağın üzerine işiyor, etrafındaki büyük amcaları gevrek gevrek gülüyor, çiş bayrağın yanından süzülüp çocuğun çıplak ayaklarını ıslatıyor.
Şu medeniyetler çatışması lafının ilk defa W. Bush amcanın ağzından çıktığını da hatırlatarak bir komplo teorisi cimnastiği yapmak istiyorum. Muhammed karikatürleriyle başlamış gibi görünen kışkırtma sürecinin aslında bir süredir denenmekte olan bir yöntemin sadece bir halkası olduğuna inanıyorum. Bu iddiamı iki olaya dayandırarak oluşturdum.
Birincisi Hürriyet gazetesinde Mehmet Y. Yılmaz'ın yazısından öğrendiğim önemli bir detay: Bu karikatürler Danimarka'da 3 ay önce yayımlanmışlar. Bunca zaman sonra birdenbire yeniden gündeme gelmeleri şaşırtıcı değil mi?
Dikkatimi çeken diğer olay da forward maillerle, yani herkesin birbirine yönlerdirdiği, değiştirmeden gönderdiği e-postalarla ilgili. Komik filmlerin internette maille dolaşması alışık olduğumuz bir şey fakat bir süredir maillerle gezen bazı Avrupa ülkesi tv kanallarından alınmış küçük kliplerin ilginç bir ortak noktası var. Bunlarda Arap ya da müslüman bazı kişilerin görüntüleri üzerinde komik müzikler ya da efektler eklenmiş ve başka kültürlerin adetleri mizah unsuru yapılmış. Yıllar önce ülkemizde bir haber programı, Aczmendi tarikatının ayin görüntüleri üzerine heavy metal müzik çaldığında tv başında ben de gülmüştüm ama şimdi batıda bunların yapılıp, buralarda maille dolaşması aklıma sadece önemli bir konuda oldukça yumuşak olan bir karnın kaşınması olasılığını getiriyor.
Bir de bugünkü Radikal gazetesinde bir fotoğraf gördüm, pek rahatsız ediciydi: Yeni Delhi'de çekilmiş. Yerde bir Danimarka bayrağı, 8-10 yaşlarında bir erkek çocuğu bayrağın üzerine işiyor, etrafındaki büyük amcaları gevrek gevrek gülüyor, çiş bayrağın yanından süzülüp çocuğun çıplak ayaklarını ıslatıyor.
10 Şubat 2006 Cuma
Cuma Neşesi
Bu akşam uzun zamandır hiç yapamadığımız bir şeyi yapıyor ve ajans olarak 20 küsür kişi yemeğe -ve içmeye- çıkıyoruz. Eski ajans çalışanı arkadaşlarımızdan da katılanlar olacak, oldukça keyifli bir gece olacak gibi. Öte yandan müşterimizin pazar günü çıkacak ilanı hâlâ onaylamadığını düşünürsek benim ve müşteri temsilcimin yemeğe gecikme ihtimalinin yüksek olduğunu kolayca tahmin edebiliriz. Bu arada evlilik hazırlıkları çok ilginç konularmış, yaşadıkça onu da öğreniyor insan. Acaba burada yazmaktansa sırf evlilik hazırlığıyla ilgili yeni bir blog mu açsam diye bile düşündüm. Onca şey arasında herhalde evlilik hazırlıklarıyla ilgili gelişmeleri de buradan bildireceğiz. Herkese iyi hafta sonları dilerim!
9 Şubat 2006 Perşembe
Hayrettin Karaca'nın düşündürdükleri
Akşam Gazetesi'nde Hayrettin Karaca'yla yapılan bir röportajı okudum. Çok provokatif ve güzel şeyler söylemiş Hayrettin Dede. Niye bazı şeyleri anlamak çok kolay görünürken uygulamak bu kadar zor oluyor? Tüketmenin zararlı bir şey olduğu söylenirken, aslında yaşadığımız dünyadaki sistemin tek motivasyonunun tüketmek olduğunu biliyor muyuz? Hayrettin Dede tam olarak da bundan mı bahsediyor yoksa? Yani tüketmeyerek ulaşılabilecek yeni ve adaletli bir düzen... Sahip olduğum şeyler bana sahip oluyordur belki gerçekten de. Şu anda tüketmekten vazgeçebilecek bir ruh halinde hissedemiyorum kendimi. Başkalarının düşüncelerini de merak ediyorum bu konuyla ilgili doğrusu.
(Röportajı okumak için yukarıdaki linki görmemiş ya da konu başlığına tıklamamış olan varsa: http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=23478,12
(Röportajı okumak için yukarıdaki linki görmemiş ya da konu başlığına tıklamamış olan varsa: http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=23478,12
5 Şubat 2006 Pazar
Pazar Depresyonu
Dün oldukça hareketli ve keyifli bir gündü. Vikim'le birlikte Nişantaşı'nın altını üstüne getirdik. Hafta sonu kafemizde kahvaltımızı yaptıktan ve aylık dergi alışverişimizi yaptıktan sona daha önce girmediğimiz pek çok mağazayı da içeren alışverişten ziyade keşif amaçlı bir gezi yaptık. Paramızın çoğunu Gerekli Şeyler'de harcadıktan sonra birer kahve daha içtik ve evin yolunu tuttuk. Akşam yemeği için cumartesi menümüz yine balıktı: Fırında Çupra. Bir kadeh de yaş üzüm rakısı iyi gitti balıkla.
Bugünse sabahtan beri bir yorgunluk, bir huysuzluk peydah oldu ki sormayın gitsin. Vikiciğimin bana dün aldığı üzerinde minik fareler olan pijamamı üstümden çıkarmadan saatlerdir dolanıp duruyorum. Bir yanım evden çıkmak isterken diğer bir yanım otur oturduğun yerde diyor ve ben tembel yanıma kulak asmayı daha makul görerek kıçımı kırıyorum ve evden dışarı çıkmamaya karar veriyorum.
The Economist'in the world in 2006 özel sayısını inceledim biraz. Başbakan Erdoğan'ın AB'yle ilgili bir yazısı ve Garanti'nin kötü bir ilanı vardı. 20 yıl sonrasını projekte eden bir yazı özellikle ilgimi çekti, Asya'nın nasıl büyük ekonomiler haline geleceği anlatılıyordu. Bir de şu gözlerimi yuvalarından fırlatan haberi öğrendim, her gün 80 bin yeni blog açılıyormuş!
The Economist demişken, önce elmaaltshift'te, sonra da bugünkü Radikal'de gördüğüm ve M.A.R.K.A.'nın yine uluslararası efsane reklam kampanyalarından apartmaca serisinin bir devamı olan Ekonomist ilanına da bir bakın.
Bugünse sabahtan beri bir yorgunluk, bir huysuzluk peydah oldu ki sormayın gitsin. Vikiciğimin bana dün aldığı üzerinde minik fareler olan pijamamı üstümden çıkarmadan saatlerdir dolanıp duruyorum. Bir yanım evden çıkmak isterken diğer bir yanım otur oturduğun yerde diyor ve ben tembel yanıma kulak asmayı daha makul görerek kıçımı kırıyorum ve evden dışarı çıkmamaya karar veriyorum.
The Economist'in the world in 2006 özel sayısını inceledim biraz. Başbakan Erdoğan'ın AB'yle ilgili bir yazısı ve Garanti'nin kötü bir ilanı vardı. 20 yıl sonrasını projekte eden bir yazı özellikle ilgimi çekti, Asya'nın nasıl büyük ekonomiler haline geleceği anlatılıyordu. Bir de şu gözlerimi yuvalarından fırlatan haberi öğrendim, her gün 80 bin yeni blog açılıyormuş!
The Economist demişken, önce elmaaltshift'te, sonra da bugünkü Radikal'de gördüğüm ve M.A.R.K.A.'nın yine uluslararası efsane reklam kampanyalarından apartmaca serisinin bir devamı olan Ekonomist ilanına da bir bakın.
3 Şubat 2006 Cuma
if İstanbul
Bu sene 5.si yapılan AFM'nin bağımsız film festivali "!f"te yine pek çok şahane film var. Elimdeki kataloga bakarak bir kısa liste yapayım dedim ama yarısına geldiğimde her 2 filmden birini işaretlemiş olduğumu gördüm. 2003'teki festivalde gösterdiğim insanüstü performansa yetişemeyecek olsam da bu sene bir kaç filme gitmek istiyorum. Seçtiğim filmleri de buradan paylaşırım sizinle. Bu arada Katalog için bi'tanecik aşkım Viki'ye teşekkür ederim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)