İyi kötü işinde başarılı ve sosyal medyada da bir miktar göz önünde biri olarak sık sık üniversitelerde konuşmalar yaparım. Öğrencilerle bir araya geldiğimde konuşmaya kendimi anlatarak başlarım. Konuşmanın başında seyirciyi yakalamak önemlidir. Benim numaram, bir empati bağı kurmak. Daha kendimden bahsetmeye başlarken üniversitede çok da istemediğim bir bölümü zar zor 7 yılda bitirdiğimi anlatmam genellikle karşımda beni izleyen yeni yetmeleri rahatlatır. Ufak tebessümlerle, kendi dertlerinden çok da uzak olmayan birinin karşılarında olduğunu anlarlar.
Üniversite biteli 10 yıldan fazla oluyor. Şimdi böyle neşeli bir şekilde sunum malzemesi yaptığım okul uzatma konusunu atlatmamsa aslında pek kolay olmadı.
Üniversitenin dönem sonu notlarını internet üzerinde yayınlayacağı sitede sürekli sayfa yenilediğim o akşamüstünü dün gibi hatırlıyorum. 6,5 yıl olmuştu okula gireli ve hiçbir dersten kalmasam bile, dönem ortalamam 2.00'ın altında gelecek olursa, C'nin altındaki dersleri tekrar almam gerekecekti. Artık aynı dersleri tekrar almak için sabrım kalmamıştı, ne olursa olsun bitsin istiyordum üniversite macerası. Sayfada bir anda beliren notları ve 2.03 mü, 2.02 mi şimdi tam hatırlayamadığım ama mezun olmam için yeterli gelen rakamı gördüğümde önce inanılmaz bir sevinç dalgası yayılmıştı tüm bedenime. Şaşırtıcı şekilde kısa süren bu sevinç şokunu aniden bir boşalma ve hüzün aldı. Bir şişe Kavaklıdere Angora (öğrenci şarabı) açıp ardından "Değdi mi lan onca yıla, onca çabaya?" dediğimi hatırlıyorum kendime ve ağlamaya başladığımı. Bitmişti ama değmiş miydi?
Şimdi bakınca elbette değmişti, hayat ve zaman doğrusal değil döngüsel kavramlar ve her şeyin olmasının ve oluş şeklinin bir sebebi var.
Okul bittikten sonra "meğersem bitmemiş" kabusları başladı. Aslında uyanınca mutlu olunan şeye kabus demek doğru mu emin değilim ama bu rüyalarda duvara asılan bir duyurudan ya da arkadaştan gelen bir telefondan, aslında mezun olmadığım, bir dersin notunun yanlış hesaplandığı gibi dehşet haberler alıyordum.
Detaylarda versiyonları da vardı bu rüyaların. Kiminde en korktuğum dersin sınavına tekrar girmem gerekiyordu, kimindeyse okulda yeniden bir dönem okumam. İlginç olansa, okulla ilgili en ufak bir mevzunun konuşulmadığı, bilinçaltımın hangi uyaranlar tarafından tetiklendiğini kesinlikle anlayamadığım zamanlarda geliyordu bu rüyalar.
İstanbul'a taşındım, çalışmaya başladım. Rüyalar azaldı. Bitmediler ama çok azaldılar. Sonra, hani nasıl bittiğini bile hatırlamadığınız bir süreç olur ya, ben de herhalde bir 5-6 yıl önce bu rüyalardan tamamen kurtuldum.
Ta ki geçtiğimiz haftaya kadar.
Benim bu "meğersem okul bitmemiş!" kabusum kendini zamana göre adapte etmiş ve yeni bir versiyonla karşıma çıkmaya karar vermiş. Yeni versiyon bitirememe korkumu değil, başlama korkumu gıdıklamayı akıl etmiş. Başarısızlıkla değil, başarı arzusu ve ona ulaşma çabasıyla tedirgin etmek istemiş beni.
Rüyamda, bitirdiğim okula lisansüstü eğitim almak için geri dönmüştüm. Ter içinde uyandım.
Gün 5. Bir rüyanızı veya kabusunuzu hikaye şeklinde yazın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder