26 Nisan 2008 Cumartesi

Bitkilerimiz

Fincan bizimle yaşamaya başladığından beri ufak tefek bitkilerimizi onun gazabından korumak için evin kedisiz alanlarından biri olan mutfağa taşıdık. Bir diğer kedisiz alan da orta oda adını verdiğimiz, kitaplıkların bulunduğu, çamaşırların asıldığı, benim bazen meditasyon yaptığım ve misafirlerimizi yatırdığımız oda. Hem Aygül'ün abisi Aytuğ'un, hem de benim ablam Ümit'in Fincan'a feci şekilde alerjilerinin olması bu odayı kedisiz tutmak zorunda bıraktı bizi.

İki adet topik kaktüsü Dreambox'ta çalışırken almıştık. Orada masalarımıza koyalım diye. Ama kendilerini çok sevdik ve evde tutmaya karar verdik. İlk fotoğraftaki topiğin çiçek açmakta olduğunu görünce çok heyecanlandım 23 Nisan günü. İnsan kendi eviyle ilgili bazı şeyleri ancak tatil günlerinde farkedebiliyor.




Bu uzun abinin hikayesi daha eski. Üstteki topikler gibi Ikea'dan yaklaşık üç yıl alınan üçlü bir minik kaktüs setinin üyesiydi kendisi. Diğer kardeşleri yaşamayı başaramadılar ama bu çok azimli çıktı ve ben de saksısını değiştirerek ödüllendirdim bu gayretini. Kocaman saksıya geçince bir yılda kendi boyunun iki katına ulaştı kolayca.




Son olarak bu ikiliden minik detayı gördüğünüz küçük bir ağaçcıktı. Ancak evde o kadar çok yeri değişti ki tüm yapraklarını döktü ve kurumaya başladı... ...derken geçen hafta farkettiğim bu minik filizi verip bu baharı da coşkuyla yaşamaya karar verdi. Diğer ilginç bitkimiz de Akdeniz ikliminin hakim olduğu coğrafyalarda bol görünen, az su ihtiyacına rağmen kolayca yayılan kedi tırnağı benzeri bir yapıya sahip. Kaktüs özellikleri gösteren yapısına rağmen biraz susuz kalırsa üzülüp sararmaya başladığı için sık sık su vermek gerekiyor kendisine.


Bonuskill

Levent metro girişinde sütun üzerindeki Pınar Sucuk reklam panosunun üzerinde gördüm. Başka bir yerlerde gören var mı?


24 Nisan 2008 Perşembe

Fincan'ın Maceraları

Aslında belgesel gibi Fincan çekip YouTube'a videolarını koyabilirim sıkılmadan. Kaydetmekten çok izlemek zevkli ama keratayı. İlk fotoğrafımız pencere pervazında güneşlenirken. ikinci fotoda da kuyruğuna sarılmış uyuyor. Her konuda çok anlaşıyoruz ama ilgimiz hiç yetmiyor minik enerji topuna, sürekli onunla oynayalım, onu sevelim, onu eğleyelim istiyor. Kedi kılığında Jack Russel Terrier mübarek.


11 Nisan 2008 Cuma

Alfa Romeo MiTo: Armasını Siz Seçin


MiTo'nun blogundan sonra Alfa Romeo resmi sitesi altındaki sayfası da açılmış. Bu sayfada MiTo'nun arması (badge denen ve aracın arkasında yazan şey) oylamayla seçilmiş. Kazanan tasarım oldukça güzel. Diğer adaylar da Alfa'nın İtalyan ruhuna ve tasarım bağlantısına yakışır güzellikte. Projenin başından itibaren bir otomobilden ziyade bir ikon tasarlamak olarak yönetilen MiTo lansmanı, aracın ismini potansiyel kullanıcılarına seçtirdikten sonra armasının tasarımını da onlara seçtirerek hem bir ilki gerçekleştiriyor, hem de otomobille hayranları arasındaki bağı güçlendiriyor. Daha dün bir kreatif direktör dostuma otomotivde model iletişiminin nasıl yanlış planlandığını, özellikle medya paralarının nasıl boşa gittiğini anlatırken buna benzer örnek uygulamalar uydurmuştum. MiTo sadece tasarımı ve pazarlama stratejisiyle bile kendini alışveriş listeme eklemeyi başardı.



Bu sitede MiTo anasayfasında daha önce görmediğimiz bir açıdan farklı bir ışıkla çekilmiş çok dramatik yeni bir fotoğraf da bulunuyor.

Başka bir detay da blogunda Mi.To olarak geçen model adını artık MiTo olarak Alfa literatürüne geçmesi.



Konuyla ilgili önceki yazılar:
Alfa Romeo Mi.To
Alfa Romeo Mi.To - Resmi Blog ve Gelişmeler
Alfa Romeo MiTo resmi sitesi

6 Nisan 2008 Pazar

Adam Fawer'den yeni kitap: Empati


Olasılıksız adlı ilk kitabıyla Ankaralı APRIL Yayıncılık'ı zengin eden Adam Fawer'ın yeni kitabı sonunda piyasada. Kitabın adı Empati. Tam 637 sayfa ve yine APRIL Yayınevi'nden çıkmış. İşin ilginç tarafı şu ki, amazon.com'da aradığımda orijinal adı Empathy olan kitabı bulamadım. Bir kitabın orijinal basımından önce çevirisinin çıkması mümkün müdür acaba?

Kapak tasarımı yine çok çarpıcı ve güzel. Mineral Tasarım'ın işiymiş. Bölgesel lak uygulaması tıpkı Olasılıksız'ın kapağındaki gibi tasarımla gayet uyumlu. Beyaz alan kullanımı kitabı etrafındaki diğer kitaplardan kolayca ayırıyor.

Olasılıksız'ı geçen yaz Ankara'dan aldığımda henüz üst üste baskı yapmaya başlamamıştı ama Bilkent Dost Kitabevi'nin vitrinini ve içerde de en çok dikkat çeken yerleri kaplamayı başarmıştı. İstanbul D&R'larda kitabın ön raflara çıkması daha çok zaman aldı. Sanırım Ankaralı yayınevinin öncelikle Dost'la anlaşarak tanıtım yapması maliyet olarak akıllıca oldu. Kitap bir kez çok satmaya başladıktan sonra D&R normalde para alıp yerleştireceği yerlere kendi isteğiyle bile koymuş olabilir çünkü kitabı.

Olasılıksız kadar sürükleyici olduğunu tahmin ettiğim kitaba bir an önce başlamak istiyorum.